top of page

Yıkıldık Ey Halkım Unutma Bizi

Ox-y-Moron serisinde günümüzde ekonomik ve politik olarak egemen olan sistemin; hacmi, kontrolsüz kuvveti ve bugünden sattığı vaat edilmiş olan gelecek ile damızlık bir boğayı çağrıştırdığından yola çıkarak, gücün ve iktidarın simgesi olarak “Boğa” ya yer verilmişti. Boğa çağrışımları derken akla gelen buldozer görseliyle, kontrolsüz gücün sıklıkla yanında yıkımı da getiriyor olması çağrışımı ile simge olmuş bina ya da mekânlara karşı maruz kalınan tehdidin görselleştirilmesi hedeflenmişti.

 

Ancak, 5 ay gibi kısa bir süre içinde yıkım bir tehdit olmaktan çıkmış, yaşam alanımıza ait her yere egemen olmuştur. Yalnız binalar ve mekânlar değildir tehdit altında olan. Kes yapıştır hayatlar dayatılmış, yıkımın ardından geriye, o hayatlara tutsak tıpkı insanlar, umut dolu geçmişin gölgeleri, hapsolan geleceğin umudu kalmıştır. İdealler artık çok uzak zamanlara ait gibi görünmektedir. Günümüzde gözlemciyi gözlenenden ayıran bir mesafe, bir Arşimet dayanağı kalmadığından, bireyin utanmadan nefes alabilmesi için, eleştirilen, ama çoktandır parçası olunan düzen meşrulaşmaktadır.

 

Yıkım; desen, renk, espas, ritim gibi plastik dilin olanaklarıyla; eserlerde de her yerdir. Tehdit eden ve edilen, yıkan ve yıkılan iç içedir; biri diğerine üstünlük taslamaz ve günümüze yakışır biçimde (!) her şey yolundaymışçasına bir göz boyama ve lekesel olarak uyum içinde olma gayreti içindedirler. Gene de maddenin doğasından gelen çelişkinin varlığı göz ardı edilemez ve bu çelişki, ancak önümüzdeki zaman tıpkı insanlara inat farklılığı ve çok sesliliği getirdiğinde, zamanın okunun yönü geleceğe döndüğünde yok olacaktır. Zaten termodinamiğin ikinci yasası gereği zamanın oku "tek yönlü " ve zaman " asimetrik " ise bilimsel olarak olması gereken de budur.

 

 

bottom of page